30 Mart 2011 Çarşamba

Neden Harry Kewell diye çırpınıyoruz?

NTVSpor, bir ilke imza attı ve Harry Kewell ile şahane bir röportaj yaptı. Uzun zamandır Galatasaray formasını giyen bir oyuncunun bu kadar aklı başında konuştuğuna şahit olmamıştım. Galatasaray’ın, ülke futbolunun sorunlarını anlamış, hataları bulmuş, alttan alta çözüm önerileri de sunuyor.

Galatasaray’da yönetim belirsiz, oyuncuların kaderi bilinmiyor. Sırf bu söyledikleri için bile Kewell ile sözleşmenin yenilenmesi gerekiyor, akıl tutulması yaşadığımız günlerde Kewell bize umut ve güven veriyor. Bu arada, sadece sözleşme yenilemek sanırım yeterli olmaz; 19 numarayı da iade etmeliyiz. Soğukkanlı, istekli, kendini bilen ve disiplinli duruşuyla gençlere örnek olacak bir figure ihtiyacımız var. Anladık ki, bu tipte oyuncular altyapıdan yetişmiyor.

Harry Kewell’dan inciler

"Kimse unutmasın Galatasaray çok özel, çok önemli bir kulüp. Bakın ben Liverpool'dan geldim ama Galatasaray'ın ne kadar özel ve büyük olduğunu burada gördüm."

"İşler kötü gidince teknik adam gidiyor. Sahaya hiç bakılmıyor, Schuster'de olduğu gibi. Bence bir insana, bir teknik adama 2-3 yıl verilmesi lazım. Ondan sonra "Size şans verdik ama olmadı" denebilir. Altı ayda hiçbir şey olmaz. Sonuçta çalışıyorsunuz, şansa da ihtiyacınız var. İstikrarlı da olabilmeniz lazım."

"Dünyada birçok genç kaptan var. Arda'nın çok iyi bir kaptan olduğunu düşünüyorum. Bu kulübe de kaptan olarak çok yakışıyor bence. Zor bir sezon geçirdi, çok sakatlık yaşadı. Arda bence buranın 1 numarası olduğunu gösterdi. Bu arada Arda çok da komiktir. Beni de ilk geldiğimde çok güldürüyordu. Mutluluk çok önemli. Mutlu olduğunuzda iyi olursunuz. Arda'nın da mutlu olmaya ihtiyacı var. Arda'ya yapıştırılan etiket ne olursa olsun, Arda kendi olmak zorunda."

"Rijkaard geldiğinde beni de oynatmadı. 7-8 maç bekledim. Sonuçta hepimiz yetişkiniz ve elimizden geleni yaparak yerimizi kazanmalıyız Bir menajer seni oynatmıyorsa, seni sevmiyor demek değildir. Geri dönüp daha çok çalışmalısın. Bu da Türk futbolcularının öğrenmesi gereken şeylerden biri. Bu herkes için geçerlidir."


"Her oyuncu ile herhangi bir teknik direktör aynı fikirde olamaz. Ne olursa, hangi şartlar altında olursa olsun her futbolcu sahaya çıkmalı ve %100'ünü vermelidir.
Misimovic hakkındaki hikayenin tamamını bilmiyorum ama bizler Hagi'ye karşı çok saygılı olduk. O çok büyük bir oyuncuydu."

"Türkiye'de çok mutluyum. İstanbul'a geldiğim, Galatasaraylı olduğum için çok mutluyum. İnsanların sevilmesi zor değil, sevilmemesi zor ve kötüdür. Burada ailem çok mutlu, ben çok mutluyum."

“Ben yeni bir kontrat almak için savaşacağım. Ama kulüp farklı bir karar alırsa da saygı duyarım."

Bir notum var: Röportajın tamamına http://www.ntvspor.net/haber/spor-toto-super-lig/37347/soylediklerimle-basima-is-acabilirim linkinden ulaşabilirsiniz. Sadece okumakla yetinmeyin, kopuk kopuk oluyor; şiddetle tavsiye ediyorum izleyin.

24 Mart 2011 Perşembe

Futbol Hayattır Teorileri 6

Siyasete yakın, Galatasaray'a uzak ol, Hakan Şükür...

(Markette alışveriş yaparken ampulleri görünce - 23 Mart 2011)

1 Mart 2011 Salı

Kralın sesi baskın çıktı


Tom Hooper imzalı The King's Speec

h, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Orijinal Senaryo ödüll

erini aldı. Geçmişin sesi, The Social Network’u geride bıraktı.

T

ören son yıllarda alışıla geldiği gibi güzel bir video ile başlıyor; ardından sunucu

lar sahne alıyor.

Videoda, James Franco ve Anne Hathaway’ın Inception’dan yo

la çıkarak; en iyi film adaylarında birer karakter gibi dolaşmalarını izliyoruz. Sonunda Geleceğe Dönüş filmine yoll

arı düşüyor ve DeLoren’e atlayarak günümüze, törene ışınlıyorlar kendilerini…

Resmi olarak törenin bir teması olmasa da, anne (aile) merkezli söylemler ve gençlik aşısı etkisini fazlasıyla hissettiriyor. Belki bunda en büyük pay, The Social Network’e ait. Bu yıl adaylarının anneleri (aileleri) özel olarak davet edilmiş. Törenin daha ilk dakikalarında, Anne Hathaway, annesini işaret etti. Ufak bir anne-kız atışmasıyla; gülüşmelere sebep oldu. Ardından James Franco ve anneannesi arasında geçen benzer diyaloglara şahit olduk. Taze Oscar ödüllü Tom Hooper’ın aklına The King’s Speech fikrini, annesi düşürmüş. Böylece ödül konuşmasında özel bir teşekkürü hak etti. Evet, aile önemli, bunun altını bu yıl sadece teşekkür konuşmalarında çizmedik; aklımıza kazıdık.

Dört kişiyi toplasak da bir Hugh Jackman yapmıyor

Hugh Jackman’ın ne kadar büyük bir iş yaptığını, son iki yılda iyice anladık. Yılların kurtları Alec Baldwin ve Steve Martin’in ardından; James Franco ve Anne Hathaway de yapamadı. İkili bir Hugh Jackman edemedi. Bir James Franco sever olarak, neden gece boyunca böyle gülümsediğini anlayamadım. Gülmek yakışıyor ama biraz fazla olmuştu sanki. Anne Hathaway için minik bir parantez açmak gerekiyor; Anne Hathaway, doyasıya eğlendi ve doğal, rahat tavırlarıyla bunu hissettirdi. Çok da iyi yaptı.

The King's Speech, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Orijinal Senaryo ödüllerini aldı. En İyi Uyarlama Senaryo ödülü, The Social Network’e verildi. The Fighter'daki performanslarıyla Christian Bale ve Melissa Leo, En İyi Yardımcı Oyuncu ödülüne layık görüldü. Colin Firth En İyi Erkek Oyuncu ödülüne ulaşırken, gecenin en güçlü adaylarından Natalie Portman da En İyi Kadın Oyuncu seçildi.

Steven Spielberg’den kazanan ve kaybedenlere dair

En iyi filmi açıklamak için Steven Spielberg sahne aldı ve en iyi filmi şu sözlerle takdim etti: “Bir dakika içerisinde bu 10 filmden bir tanesi On The Waterfront, Midnighty Cowboy, Godfather, Deer Hunter gibi filmlerle anılmaya başlayacak. Diğer 9 tanesi ise, The Grapes of Wrath, The Graduate, Citizen Kane, Raging Bull gibi filmlerle anılmaya başlayacak. Sonuç her ne olursa olsun, hepinizi tebrik ediyorum. İşte karşınızda yılın en iyi 10 filmi.” Böylece en güzel sunuş konuşmasına imza attı.

Benim de var, böyle karşılaştırmalı bir listem. Züğürt tesellisi midir, bilmem ama; heykelcik alamayan, adaylıkla yetinen ve gönül bağı kurduğum filmleri, daha değerli görürüm.

Kısa kısa notlar

· Kameralar Javier Badem’e döndüğünde, yüzünde kocaman bir gülümseme olduğunu gördük. Şahsen Biutiful’un ardından onu gülerken görmek içimi rahatlattı.

· 28 yaşındaki Anne Hathaway, en genç Oscar sunucusu unvanını ele etti. Anne Hathaway, smokin ve topuklu ayakkabılarıyla güzel bir şarkı seslendirdi. Hugh Jackman’a da selam gönderdi.

· Üç video dikkat çekti. İlki açılışta sunucuların filmden filme yaptıkları geçişlerdi. İkincisi, Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1, Toy Story 3, The Social Network ve Eclipse filmlerinden seçilen sahneleri, müzikal şeklinde izlediğimiz derlemeydi. Üçüncüsü ise, Colin Firth’un King George VI karakteriyle The King’s Speech’teki konuşması üzerine; en iyi film adaylarından parça parça izledik.

· Oprah Winfrey, En İyi Belgesel ödülünü verdi.

· Amerikan Başkanı Barack Obama’ya en sevdiği film şarkısı soruldu, Time Goes By yanıtını aldık.

· Kirk Dougles, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü sundu. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü alırken yaptığı konuşmada Melissa Leo, ağzından küfür kaçırdı ve 83 yıllık Oscar tarihinde adını bu alanda ilk sıraya yazdırdı.

2011’in kazananları

En İyi Film:

The King’s Speech

En İyi Yönetmen:

Tom Hooper (The King’s Speech)

En İyi Erkek Oyuncu:

Colin Firth (The King’s Speech)

En İyi Kadın Oyuncu:

Natalie Portman (Black Swan)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:

Christian Bale (The Fighter)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:

Melissa Leo (The Fighter)

En İyi Animasyon:

Toy Story 3

En İyi Orijinal Senaryo:

David Seidler (The King’s Speech)

En İyi Uyarlama Senaryo:

Aaron Sorkin (The Social Network)

En İyi Yabancı Film:

In a Better World (Danimarka)

En İyi Görüntü Yönetmeni:

Inception (Wally Pfister)

En İyi Sanat Yönetmeni:

Alice in Wonderland (Robert Stromberg-Karen O’Hara)

En İyi Kostüm:

Alice in Wonderland (Colleen Atwood)

En İyi Belgesel (Uzun):

Inside Job

En İyi Belgesel (Kısa):

Strangers No More

En İyi Kısa Animasyon:

The Lost Thing

En İyi Kısa Film:

God of Love

En İyi Kurgu:

The Social Network (Angus Wall, Kirk Baxter)

En İyi Makyaj:

The Wolfman (Rick Baker, Dave Elsey)

En İyi Müzik:

The Social Network (Trent Reznor, Atticus Ross)

En İyi Şarkı:

127 Hours (Randy Newman, If I Rise)

En İyi Ses Montajı:

Inception (Richard King)

En İyi Ses Miksajı:

Inception (Lora Hirschberg, Gary A. Rizzo, Ed Novick)

En İyi Görsel Efekt:

Inception (Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley, Peter Bebb)