Bu konser öncesi gayet sakindim, günleri geri saymadım ya da Bob Dylan albümlerini başa alıp alıp dinlemedim. Hatta işten çıkıp konser için yola koyulduğumda Mor ve Ötesi’nin Masumiyetin Ziyan Olmaz albümünü dinleyeme başladım. Pek eşine rastlanır bir durum değildi bu sakinliğim. Ta ki Harbiye’nin başında bir telaş aldı beni, şaka değildi, Bob Dylan ile buluşmaya gidiyordum.
Açıkhavanın etrafında halen bir inşaat telaşı var, mini mini inşaat araçlarının arasından geçerek mekana ulaşılıyor. Çaresizce bilet ihtiyacını kağıtlara yazıp havaya kaldıranlar, heyecanı gözlerinden okunan bir kalabalığın arasında rahatlıkla seçiliyordu. Mekan etrafında birileri tezgah açmış; Bob Dylan tişörtleri satıyordu, içerde orijinal ürünler el yakarken burada gayet makul fiyatlara talep fazlaydı.
İşte, beklenen an geldi... Mekan dolmadan, telaşlı ve geç kalanlar yerlerini ararken 21:05’te Bob Dylan boy gösterdi sahnede ve 22:55’de veda etti. Bu arada zaman su gibi akıp geçti. Özellikle Master Of War, Like A Rolling Stone ve Just Like A Woman’ı canlı canlı dinlemek büyük bir zevkti. Bir öğretmen edasıyla yavaş yavaş, ısrarla uğraştı; sonunda bizlere nakaratı söyletmeyi başardı; hep bir ağızdan bağırdık: “Just Like a Woman” diye.
Saat 23:00’a doğru bir ara, ekip sahneden ayrıldı, ben ara verdiler diye düşündüm; içecek birşeyler almak için yerimden doğruldum. Merdivenler birden dolmaya başladı, allah allah insanlar nereye gidiyorlar dedim kendi kendime. Sonra kalanlar çılgınca alkışlamaya başladılar; evet evet kalabalık bis istiyordu. Ama ara vermediler mi? Daha 23:00 bile olmadı şeklinde düşünceler aklımda dolaşırken; ekip sahnede tekrar boy gösterdi. Rahatladım, araymış, daha çalacaklar bir dolu şarkı derken; ben diyim bir, siz diyin iki şarkı sonra Bob Dylan ve ekibi bizleri selamlıyordu. Ardından Bob Dylan arkadaşlarına başıyla bir hadi işareti yaptı. Ben işte, yeni şarkılar geliyor derken, sahne arkasına geçtiler ve tüm ısrarlara rağmen bir daha çıkmadılar. Bana da Bob Dylan’ın sesine ve nefesine sağlık; kalsaydı bir kere daha mızıkasıyla mest etseydi demek kaldı. Böylece İstanbul, 21 yıl aradan sonra Bob Dylan ile tekrar vedalaştı.
Bir eksik vardı ama neydi bilemedim
Ekibini bir kez tanıtan Bob Dylan dinleyicilere de bir kere seslendi. Bakıldığında davulun, gitarların ve mızakanın Bob Dylan’ın sesinin uyumu muhteşemdi. Hele o davul ve elektro gitar, ancak bu kadar güzel çalınabilirdi. Ama gelin görün ki, konserle ilgili bir boşluk vardı. Bunun nedeni; çok hareketli parçaların, hızlı hızlı çalınması ve Dylan’ın pek söz almaması mıydı? Ya da geçen yılki Leonard Cohen performansının, bütün dengeleri altüst etmesi miydi? Yanıtı gerçekten bilmiyorum; tıkır tıkır işleyen konsere, güçlü müziğe rağmen bir baharat eksikti.
Şu fani hayatta Bob Dylan’ı bir kuşak daha canlı canlı İstanbul’da dinledi ve müziğinin gücüne, enerjisine hayran oldu. Bu yaz İstanbul’u konser anlamında hareketli günler bekliyor; siftahı Bob Dylan ile yaptık; kapanış için ise Eylül ayında U2’yu bekliyoruz.
Merak edenler için açıkhavada yankılanan şarkılar
Rainy Day Women 12&35
Lay, Lady, Lay
I’ll Be Your Baby Tonight
Stuck Inside Of Mobile With The Memphis Blues Again
Just Like A Woman
A Hard Rain’s A-Gonna Fall
Cold Irons Bound
Most Likely You Go Your Way (And I’ll Go Mine)
Spirit On The Water
Highway 61 Revisited
Masters Of War
Thunder On The Mountain
Like A Rolling Stone
All Along The Watchtower