17 Mayıs 2011 Salı

Futbol Hayattır Teorileri 7


İnsanın istemediği ot burnunun dibinde bitermiş...

(Fatih Terim'in 3. dönemi için görüşmelerin başladığını duyunca - 16 Mayıs 2011)

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Sonunda kavuştuk Demirspor

Yıllarca Demirspor’un mekanında yaşamış, aynı havayı solumuş ama hiç 5 Ocak stadında onları alkışlamamıştım. Uzaktayken sevmeye başladım, futbolun sadece kazanmak olmadığını özümseyince; kulak kabarttım. Sonunda Adana Demirspor – Pendikspor maçında buluştum, lacivert-mavi ile… Maç günü hava sıcak, acaba ne kadar taraftar olur, stadın önü kalabalık mıdır, polis çok sıkı arama yapıyor mudur, bu sorularla yürüyorum Reşatbey’den stada doğru. Biraz da geç kalmışım, maç başladı başlayacak; Edip Akbayram’ın sesi yükseliyor stad hoparlöründen. Forma da almak lazım… Aklımda enine çubuklu mu, klasik çubuklu mu sorusu dolaşıyor.

Şarkı, türkü faslı bitiyor, futbolcuların isimleri okunuyor. İçerden yükselen ıslıklar, alkışlar… Her maçtan önceki hemen içeri girme telaşımı tetikliyor, ama forma alınacak. Düz çubuklu, düz çubuklu; lacivert ve mavi formayı üzerimde buluyorum. Reklamsız, numarasız; güzel armalı Demirspor forması…

Eski, ama güzel 5 Ocak stadı; boyası dökülüyor, kırıklar dökükler var ama güzel. En azından insana kendini misafirlikte hissettirmiyor (Türk Telekom Arena misali). Yalandan bakılıyor çantalara, kapıdan geçiliyor, maç başlamış; kapalı da alıyorum yerimi.

Efsane maraton neredeyse dolu, şimşekler yerinde; anlıyorum ki onlara oturmak haram. Protokol tribünü de kapalıda, ama numaralı gibi değil burası; söz konusu lacivert-mavi ise coşku her tarafta. Önce pankartlara ilişiyor gözüm, “haykır acını, dön mazine”, “soylu kavgam”, “acılara tutunmak”, “düştüysek kalkarız, daha ölmedik ya” en beğendiklerim. Sonra tribünlerden yükselen kararlı ses, çekiyor insanı içine. Tutkuyla, istekle ve ısrarla tekrarlanıyor marşlar. Tribünlerin karşılıklı söylediği marşlarda sırasını bekleyen tribün, takımdaşlarını alkışlıyor; istisnasız.

Şimşekler, “Neyleyim cebimdeki milyon doları, sen şampiyon olmayınca, bazen sevinç, bazen keder, senin sevgin ömre bedel” marşını söylerken, yerimde durmakta zorlanıyorum. Bu marşın ritmine hayran kalmamak elde değil.

Tribünlerde gençler ağırlıkta, belki ritmin ve enerjinin kaynağı bunda saklıdır. Çocukların ve kadınların sayısı da oldukça fazla, bu kadarını beklemiyordum açıkçası. Maçı, kapıda arama yapan görevliler de izliyor; yorum yapıyorlar maçla ilgili.


İlk yarı 0-0 sonuçlanıyor. Devre arasında; şimşekler, “yangın var yangın var, ben yanıyorum”, “sula bizi itfaiye” diye itfaiyeyi göreve çağırıyorlar. İtfaiye aracının tepesindeki görevli aşağı iniyor, bir yerlere koşturuyor, aracın içindeki görevli oldukça cool bir tavırla kılını kıpırdatmıyor. Sonra, onay alınıyor sanırım; araç hareket ediyor; koşturan görevli aracın tepesine çıkıyor. Önce maraton, sonra şimşekler ve en sonunda kapalı serinliyor. Ben de payıma düşen serinliği alıyorum.


Sadece bu olay bile, Demirsporlu olmanın farklı bir ruh hali barındırdığını gösteriyor. Futbol, sadece takımın kazandığı için takip edilmiyor, boğazın çatlayana, sesin kısılana kadar şampiyon olduğun için bağrılmıyor. Takım sevgisi ve görev bilinci harmanlanıyor bu topraklarda; başarısızlığı sorgulasan da desteği esirgemiyorsun.


Demirspor taraftarıyla, futbolun sadece kazanmaktan ibaret olmadığının altını çiziyor, takımını sevmek için kupalar gerekmiyor. Yıllar geçse de; bazen umut etmek, inanmak yetiyor; tribünleri de dolduruyor, Bank Asya şarkıları da söyletiyor.


Başarı yokken coşku böyleyse, acaba Bank Asya’ya çıkarlarsa, ne olur? Yıkılır mı kent, kaç gün kaç gece düğün yapılır? Bu soruların cevabını almak dileğiyle, Play off’da Demirspor’un yolu açık olsun.

Bir notum var: Maç mı? Pendikspor 3-1 kazandı, Pendikspor’un attığı goller, alkışlandı. Demirspor’un tek golü ıslıklandı. Ama maç sonu futbolcular tribünlere çağrıldı.

Bir notum daha var: Maç sırasında atkılar açıldı. Şimşekler, Şafak Türkü’sünü söylemeye başladı. Ardından “Anneler Gününüz Kutlu Olsun, Kutlu Olsun, Anneler Gününüz Kutlu Olsun” diye tempo tuttu. Günlerden 8 Mayıs 2011 Pazar.

Son notum: Fotoğrafları, makineyi ıslatma pahasına seçtim.